flickr

Amin Maalouf: Işık Bahçeleri


Hoşgörü, adalet ve sevginin, kısacası ışığın dini olan Manizm ile birlikte, yeniden herkese merhaba. Semerkant yazıtıyla başlayan Amin Maalouf serüvenim, yazarın kaleminden dökülen bir başka enfes yapıtla devam ediyor. Işık Bahçeleri, Amin Maalouf'un, Beyrut doğumlu, kitaplarını Fransızca yazan Lübnanlı bir yazar olarak kaleme aldığı, belki de diğer eserlerine oranla kendi yaşamından çok daha fazla iz taşıyan, harikulade bir baş yapıt.

Yapı Kredi Yayınları'nın saman kokan sayfalara, 238 yaprakla hece hece işlediği bu eser, tas tamam olmuş. Sözcüklerin birbirine uyumu adeta eşsiz bir ahenk yakalayarak, egzotik bir dansın çekiciliğini sunuyor sizlere. Akıcı bir dile sahip olan bu eser, Saadet Özen'in ustaca çevirisi ile dilimize kazandırılarak okuyuculara sunuluyor. Okuyun ve lütfen okunmasını da öğütleyin. Hoşgörülü, adaletli ve sevgi dolu bir dini, hiç olmadığı kadar fazla bir istekle aramamız gerekmiyor mu sizce de? Bence öyle! Hem de her zamankinden daha fazla aranması gereken bir istekle...

Mani, babası Patting tarafından, yoğun din baskısı sebebi ile terk edilmiş bir yetim çocuk olarak dünyaya gelir. Doğuştan soylu bir geleneğe ait olsa dahi Mani hayata, babasının dünyevi tüm aidiyetlerinden, buna hamile olan karısı da dahil olmak üzere, elini eteğini çekerek, ardına bakmaksızın kaçması neticesinde, buruk bir hüzünle gözlerini açar. Baba Patting kendisinin de üyesi olduğu, Beyaz Giysililer denilen tarikatına almak üzere, oğlunu bir kez daha ailesinden koparıp alacaktır.

Zamanını Beyaz Giysililerin hurma bahçesinde okuyarak geçiren Mani, kendine dere kenarında yarattığı gizli bahçesi ile hayata bakış açısını şekillendirmeye çalışır. Dış görünüşü itibari ile uysal bir izlenim yaratan Mani, aslında isyankar bir ruha sahiptir. Bedensel ve fiziksel zayıflıklarına rağmen, ilgiyi ve hoşgörüyü üzerine çekmeyi kolaylıkla başaran Mani, kendi iç sesi ile de bu bahçede tanışır. Kendi kendine yaptığı diyaloglarını, ikizimle konuştum, diyerek duyuran Mani, 24 yaşında hurma bahçelerini terk ederek öğretilerini, tanrısal ikizinin kendisine ilettiği dini düşüncelerini yayma yolunu seçer. Kendi müritleri arasına ilk katılan ise çocukluk arkadaşı, kader ortağı olan Malchos'tur. Ardından hiç beklenmedik bir olay gerçekleşir ve Mani'nin önünde, dizlerinin üzerine çöker Patting. Yaptığı hatalarının farkına vardığını ve oğlunun öğretilerini izlemek istediğini haykırır. Fakat Mani, sonsuz hoşgörüsüne rağmen, babasını ve ak giysililere katılmak için ailesini, kendi eşini ve oğlunu terk etmesini, asla bağışlamayacaktır.

Mani hayatının tamamını, yer yüzündeki tüm dinlerin ortak özelliklerinin; iyilik, hoşgörü ve sevgi olduğunu öğütleyerek, temel bir eksende birleştirmek çabası ile geçirir. Dönemin büyük imparatoru Şapur'un kızını kurtarması ile hayatı bir anda hiç beklemediği kadar engebeli bir yola giren Mani, kendisini entrikalar, kirli politikalar ve ihanetlerle çevrili bir keşmekeşin içerisinde, saray hayatının tam da orta yerinde bulur. Hayatının son anlarına kadar doğru olan yoldan şaşmamakta ısrar eden Mani, müritlerinin de yardımıyla, ışık bahçeleri öğretisini, dünyanın dört bucağına yaymayı hedefler. Mani'nin çığlığı, neden başarıya ulaşamaz? Neden ulaşamayacaktır asla? Bu ve buna benzer daha bir çok önemli sorunun cevabını, yazar Amin Maalouf eşsiz diliyle, bizler adına kitabında özetler. Maalouf'un kendi hayatından kesitlere de yer verdiği eseri, göçebelik, uyumsuzluk, bir türlü kabul göremeyen yurtsuzluk vurgusu ile toprak özlemi de derinden gelen bir duygusallıkla işlenmektedir. Ne söylenebilir daha fazla; okuyun ve lütfen okutun!


Share this:

YAZAR HAKKINDA

Ceyron Louis

2010-14 yılları arasında Mersin Üniversitesi Gazetecilik Bölümü'nde okudu. Bölümününden birincilik, fakültesinden ise ikincilik derecesi ile mezun oldu. Akademik çalışmalar, yazarlık, fotoğrafçılık ve grafikerliğe dair ürettiği ürünler ile eleştirel akla katkılarını sunmaya devam etmektedir.

    Blogger Comment
    Facebook Comment

0 yorum :

Yorum Gönder